Zeytinin Gölgesinde Bir Aile, Bir Emek Masalı

Zeytinin Gölgesinde Bir Aile, Bir Emek Masalı

Ağrı Dağı zirvesinden zeytin tarlasına uzanan bir hikaye: 20 kişilik Pomak ekibinin emeği, dostluğu ve kadın gücüyle yazılmış zeytin masalı.

13 Ekim sabahı, güneş daha doğmamıştı. Ekim ayı olmasına rağmen havanın sıcaklığı, zeytin dallarının arasından süzülen kendine has kokusuna karışıyor, uzaklardan gelen motor ve köpek ve havlaması sessizliği bozuyordu. Bu sessizlik, kısa sürede yerini 20 kişilik bir ekibin hareketli ayak seslerine, kahkahalarına ve motor gürültüsüne bırakacaktı. Yine bir zeytin sezonu başlamıştı. Geçen yılın ardından bu yıl da bir kaç isim değişikliği ile aynı heyecan, aynı inat ve aynı sevdayla yeniden doğanın kalbine, zeytinin gölgesine yolculuk başlamıştı.

Bu ekip, sadece iş yapmak için değil; doğayla yeniden kucaklaşmak, geçmişin emek dolu mirasını yaşatmak için buradaydı. Ekip üyelerinin %90’ı Pomaktı. Onlar için zeytin toplamak, bir işten çok daha fazlasıydı bir yaşam tarzı, bir aile geleneği, bir tutku. Her biri farklı mesleklerden gelen bu insanlar dağcı, spor yazarı, saha komiseri, futbol antrenörü, ozan, şair, ev hanımı ve güvenlik görevlisi aynı amaç için bir araya gelmişti: zeytinin bereketini, emeğin kutsallığıyla buluşturmak.

Sabahın erken saatlerinde başlayan mesai, saat başı 5 dakikalık molalar ve öğlen 13:00’te verilen kısa bir yemek molasıyla nefesleniyor, ardından akşamın serinliğine kadar sürüyordu. Toz, ter, gülüş ve alın teriyle dolu bu uzun saatler, aslında bir ömrün özeti gibiydi.

Ekip Ruhunun Taşları: Zeytin Dostları

Ekibin babacan lideri, yılların tecrübesiyle Mehmet Elmas’tı. “Dayıbaşı Mehmet” olarak anılan Elmas, sadece işi değil, ekibin moralini de yöneten bir rehberdi. Her sabah “Hadi bakalım, zeytin bizden kaçamaz!” diyerek başlardı güne. Yanında eşi Ayşe Elmas, alt dallar ve dip toplamanın kraliçesiydi. Hem zeytinleri hem de moral bulutlarını toplar, esprileriyle tüm yorgunlukları silerdi.

Sıcakta, belinde taşıdığı motorla zeytinleri makineyle toplayan Emre, teknolojinin gücünü emeğe dönüştüren isimdi. Onun için zeytin toplamak sadece bir görev değil, bir meydan okumaydı. Güneşin altında teri motorla yarışırdı.

Mustafa ise zeytin denilince akla gelen ilk isimdi. Servis aracının kaptanı, aynı zamanda grubun gönül liderlerinden biriydi. “Ağaca Mustafa çıktıysa, iş tamam” derdi herkes. Onun sesi aralarda yankılanırdı: “Beş dakika mola verin auuu!” O ses, yorgunluğu unutturur, yüzlere gülümseme getirirdi.

Alt dalların ustası Serpil hanım, titizliğiyle tanınırdı. Tevfik Elmas, iri gövdeli ağaçlara tırmanırken bir cambazın çevikliğini sergilerdi. Döne Bacı ise bu işin yaşayan efsanesiydi. Yeni gelenlere zeytin toplamayı, dala nasıl çıkılacağını, merdivenin nasıl konulacağını öğreten bir bilgeydi. “Zeytin eşittir Döne Bacı” derdi herkes.

Nuray hanım, her zorluğa rağmen “Biraz daha yaparım” diyerek ekibin temposunu belirlerdi. Onun azmi, ekibin ilham kaynağıydı.

Zeytin Planlamacıları ve Sessiz Kahramanlar

Çöpten denilen aşamada, zeytinlerin rahat toplanabilmesi için, yaygıların düzenli bir şekilde yayılması, toplanması gerekiyordu. Bu işi adeta şehir planlaması gibi yöneten bir ekip vardı: Nevin hanım, Yasemin hanım, Sanem hanım ve Mehmet Ünlü. Her biri düzenin, temizliğin ve verimliliğin temsilcisiydi. Nevin hanım zarafetiyle, Yasemin hanım planlı çalışmasıyla, Sanem hanım disiplinli emeğiyle öne çıkardı. Mehmet Ünlü ise az konuşur😂, çok üretirdi; elinden geçen her zeytin adeta bir düzene kavuşurdu.

Türkülerle Isınan Ruhlar

Sivaslı Ozan Tuğrul, sessiz anlarda zeytin dallarının hışırtısına türkülerini karıştırırdı. Onun sesi, ağaçların gölgesinde yankılanır, “Emek varsa, bereket vardır” sözünü ezgilerle anlatırdı. Eşi Safiye hanım ekibin “Seferioğulları” grubunun başı onun kadar üretken, onun kadar inançlıydı. Kendi grubuyla yarışır, birinciliği hiçbir zaman bırakmazdı.

Fatmalar ve Gücün Kadın Hali

Zeytin toplamayı erkek işi sananlar, Fatma hanımları tanıdığında fikir değiştirirdi. Büyük Fatma hanım, yüksek dallara saatlerce çomak sallayan bir güç simgesiydi. Zeytinleri indirirken öyle bir enerjiyle sallardı ki, “Fatma hanımın çomağından sıyrılan zeytin’i yiyeceğine, Eşref Tek’den mermi yesin daha iyi” derdi ekip şakayla karışık. Küçük Fatma hanım ise dal ustasıydı; korkmadan en yüksek dala çıkar, o zarif elleriyle zeytini berekete dönüştürürdü.

Necati Elmas, sırık ustasıydı. Onun sırık sallama becerisi dillere destandı. Hatta bir gün bir sırığı dalda kırınca herkes “Artık efsane tamamlandı” diye espri yaptı. Güçlü fiziğiyle tanınan Şevket Elmas da kasa taşımanın, çöpten çekmenin, en ağır işlerin aranan ismiydi.

Sırrı Temel: Zirveden Zeytine Uzanan Alçakgönüllülük

Ekipteki bir diğer özel isim ise Soma Doğa Sporları Kulübü sporcusu Sırrı Temel’di. 11 Eylül tarihinde 5.137 metre yüksekliğindeki Ağrı Dağı’nın zirvesine çıkan Sırrı abi, o yükseklikten sonra bu kez doğanın kalbinde, zeytin dallarının arasında ter döküyordu. Dağların doruğunda nefes almış bir insanın mütevazılığıyla, ince ruhuyla ve çalışkanlığıyla tanınan Sırrı Temel, ekip içinde hem saygı duyulan hem de sevilen bir isimdi. Ağrı Dağı’nın zirvesine çıkan o yürek, zeytin tanelerinin arasında da aynı sabırla, aynı azimle emek veriyordu. Onun varlığı, “zirveye çıkmak” kavramının sadece dağlarla değil, insanlıkla da ilgili olduğunu hatırlatıyordu.

Bir Ay, Bir Ömürlük Hikaye

Bir ay boyunca, sıcakla, soğukla, yağmurla, tozla mücadele eden bu ekip; aslında zeytini değil, hayatı topladı. Her zeytin, bir dostluğun, bir kahkahanın, bir emeğin sembolüydü. Kadınların azmi, erkeklerin dayanışması, doğanın sessizliğiyle birleştiğinde ortaya çıkan şey sadece yağ değil, insana dair bir hikayeydi.

Bu hikayenin kahramanları, ellerinde tırmıkları, çomakları, sırtlarında torbaları, yüzlerinde güneşin iziyle, birer emek heykeliydi. Onlar, “zeytin toplamak bir sanat, biz sanatçısıyız” diyen yüreklerdi.

Zeytin dallarının arasında yankılanan o ses hala kulaklarda:
“Beş dakika mola AUUUU!”

Ve biz biliyoruz ki, bu hikaye her yıl yeniden yazılacak; emeğin, dayanışmanın ve dostluğun satır aralarında. Teşekkürler Elmas ailesi, teşekkürler emekçi kardeşlerim. Selam ve dua ile.

Cevdet Yıldırım

Hobi olarak başladığımız ancak yaptığımız paylaşımlarla büyük ilgi gördüğümüz somadaspor.com’da maçlara gitmekten, çala kalem haberlerinizi yapmaktan büyük keyif alıyoruz. 38 yıllık futbola adanmış tecrübelerimizle topluma ufak bir katkımız olmasından büyük mutluluk duyuyoruz. Sizlerden ricamız; biz gazeteci değiliz. Bilgi-birikimlerimizi çala kalem ifade etmeye çalışıyoruz. Somaspor,Samsun Irmaksanayispor, Elbistanspor, Tavşanlı Linyitspor, Soma Linyitspor, Soma Masterler; Futbola adanmış 38 yıl ile, çala kalem yazılmış yazılar vs vs.. Selam ve Dua ile..

YORUM YAZIN