Bozdağ Beyaz Örtüde Zirve (+2.150 m) Tırmanışı

Bozdağ Beyaz Örtüde Zirve (+2.150 m) Tırmanışı

Kayak, kar soğuk denince İzmir’de neresi akla gelir? diye soru sorsam sanırım hepimiz Bozdağ cevabını veririz.

Evet, Soma Doğa Sporları Derneği (SODOS) olarak bu hafta sonu yürüyüş güzergahımız Soma’ya 144 km uzaklıktaki İzmir’in Ödemiş ilçesine bağlı Bozdağ Köyünden (Mahallesinden) Bozdağların zirvesi.

Aslında yazı başlığında olduğu gibi yürüyüş yerine tırmanış demek daha doğru. Zira başlangıç Bozdağ Köyü merkezi +1.100 m yükseklikte ve hafta sonu etkinliğimize konu Bozdağların en yüksek zirvesi ise +2.150 m kotunda. Yani 1.050 m düşey tırmanış var.

Sabah saat 07:00’da SODOS üyesi 30 doğa sever anlaştığımız üzere Soma Beşyol’da buluştuk. Araç bu rakamla sınırlı olduğundan daha sonraki katılım talepleri “bir daha ki etkinliğimizde buluşmak üzere …” diyerek nazikçe reddedildi. Tam dolu olduğu halde koyu karanlıkta 07:10’da Bozdağ’a doğru hareket ettik.

Akhisar’daki sabah çorbamızı bile karanlıkta içtik.

Gölmarmara, Ahmetli ve Sart’dan sonra yaklaşık 25 km kadar daha gittikten sonra saat 10:15’te Bozdağ merkeze ulaştık.

15 dk sonra MEVSİM Dağcılıktan bizim aracın benzeri 4 araçla İzmir’den beklediğimiz diğer 120 yürüyüşçü de geldiler. Ve toplam 150 kişi olduk.

Yürüyüş etkinliğimiz başladığında saat 10:40 idi. Önce başlangıç noktasında 2 Beden Eğitimi Öğretmeni eşliğinde 5 dk ısınma hareketleri yaptık.

Daha sonra zorluk derecesine göre Orta (A), Zor (B) ve Çok Zor (C) olmak üzere 3 gruba ayrılarak yürüyüşümüz (pardon tırmanışımız) başladı.

Ben (C) grubunu seçtim. Çünkü Bozdağların en yüksek +2.150 m zirvesine bu grup çıkacaktı. Her grupta telsiz ve diğer dağcılık donanımlı Öncü ve Artçılar vardı.

Bozdağ merkezde ve belirli seviyeye kadar kar yok.

Hava açık, güneşli, ama çok soğuk.

Sokak araları buz tutmuş.

Köy çıkışına kadar hafif meyilli toprak yolda hep beraber yürüdük.

Bir süre orman içi muhteşem geniş patika yolda yürüdük.

Dereler ve mini şelaleler geçtik.

Rehberimiz MEVSİM Dağcılıktan Haktan Bey önde bizler arkasında tespih gibi tek sıra dizilmiş halde esas yürüyüşümüz şimdi başladı.

Bu arada sayım yapıldı.

2.kez yapılan kontrol sayımında da “56 son” sesini duyduk.

Bir süre daha yürüdükten sonra yol, orman ve tatlı meyil kalmadı. Artık açık alandayız, yamaçlardayız ve dikine yürüyoruz. Yani tırmanıyoruz.

Yerlerde henüz kar yok, nemli, ama çamur değil. İleride karlı bölgeler görünüyor. Öncümüz alışık olduğumuz tempoya göre çok daha hızlı. Genel istek üzerine ilk molayı verdi.

Çok kısa süren bu molada atıştıranlar, toplu foto çekenler oldu.
Nihayet belirli bir seviyeden sonra yerde beyaz örtü başladı.

Kar çok sert. Basınca zoraki çöküyor. Bazen de çökmüyor ve üzerinde yürünüyor. Karsız bölgeye göre yürüyüşümüz bir kat daha zorlaşıyor. Çünkü kar nedeniyle ayak daha yükseğe kaldırılıyor ve kayıyor. “Düşmek yasak” esprimize rağmen düşmeyen kalmadı.

Sık sık beyaz örtüyü delip heykel gibi önümüze büyük-sivri-renkli kayaç kütleler çıkıyor.

Öncü ile Artçı arasındaki mesafe bazen 200 m kadar açıldı. Etrafımız tamamen kar. Tırmandıkça manzara daha güzelleşiyor. Bozdağ ayağımızın altında.

Güney tarafta Gölcük (gölü) ve Ödemiş tarafı harika görünüyor. Daha uzakta ve yüksekte bizden önce tırmanmaya başlayan dağcılar tek sıra halinde görünüyorlar. Bu arada diğer alt gruplar ile aramızdaki mesafe iyice açılmış hatta kopmuş durumdayız.
Dağcıların çok riskli bölge diye adlandırdıkları yaklaşık 200 m lik her iki tarafı uçurum olan bölgeden geçiyoruz. Söylendiğinin aksine çok zorlanmadan geçtik diyebilirim. Çünkü bizim şansımıza hava soğuk, ama açık güneşli, rüzgar yok gibi, kar derinliği 50 cm kadar. Bu bölgeyi; havanın kapalı, kar yağışlı, rüzgarlı, kar derinliğinin daha fazla olduğu ve görüş mesafesinin çok kısa olduğu bir günde geçmeyi düşündüğümde dağcılara hak verdim.

Artık kayaçlar bitti, etraf tamamen (donmuş) kar ve zirveye (+2.150 m ye) çok yaklaştık.

Son zorlu tırmanışımızı da tamamladıktan sonra artık yaklaşık 200 m çapındaki bir düzlükteyiz.

Rüzgar soğuk ve sert esiyor. Biraz ilerde; bizden önce çıktıkları için birazcık kıskandığımız dağcılar, barakalar ve telesiyej tesisleri görünüyor. Heyecanla o noktaya doğru etrafa bakınarak, fotoğraflar çekerek hızla yürüyoruz. Zira 2 saati aşkın aralıksız tırmanıştan sonra düz yerde yürümek çok hafif kalıyor.

Burası eskiden +2.150 m den çok daha yüksekte ve sivri kayaçlık bir zirve imiş. Rehber arkadaşların anlattıklarına göre bu alan helikopter pisti olarak da kullanılmak üzere belli bir seviyeye kadar düzleştirilmiş ve bir süre sonra da telesiyej tesis edilmiş. Burası pek çok zirveye sahip Bozdağların en yüksek zirvesi. Tam +2.150 m. Kuzey tarafa baktığımızda Salihli tarafı, Güneye baktığımızda Ödemiş tarafı, Batı ve Doğuda ise Bozdağların devamı ve diğer zirveler muhteşem güzellikleriyle izlenmekte.
Burada ilk iş olarak tamamen ter içindeki kıyafetlerimizi yedek çamaşırlarımızla değiştirmek oldu.

Artık iyice açıkmıştık ve yemek molası. Toplu-organizeli yürüyüşlerin en çok sevdiğim yanı çoğunu ilk defa gördüğümüz insanlarla samimi bir şekilde; yürüyüş esnasında ikram alışverişinde bulunmak, sofralarına davet edilmek veya soframıza davet etmek. Hiç tanımadığın bir insan elinde bir meyva, tadımlık da olsa bıçakla keserek ikram ediyor, çerez, gofret vb. yiyeceğini paylaşabiliyor. İnsani değerlerin hızla azaldığı günümüzde bu tür paylaşımlar beni çok etkiliyor. Bu bağlamda zirveye bizden önce çıkan grubun kurduğu sofradan sesi gür biri “arkadaşlar, buyurun, soframız herkese açık, samimiyetle söylüyorum, gelin hep birlikte yiyelim” diye sesleniyor. Neşe içinde paylaşımcı bir ortamda yemeklerimizi yedik. Ferdi ve toplu fotoğraf çekimleri yaptık.

Saat 13:30’a geldiğinde Öncümüzün talimatıyla dönüşe başladık. Tek sıra olarak çıkıldığı gibi yine tek sıra halinde iniyoruz. Kıçının üzerine kayıp düşen sayısı, çıkışa göre daha fazla olduğundan bazılarına iniş daha zor geldi. İtiraf etmeliyim ki bu kez iniş bana daha kolay geldi. Tehlikeli bölümü geçtikten sonra güzergah üzerinde diğer gruptan bir bayanın bacağına kıramp girdiğini gördük. Yanındaki eşi ile bilinen yöntemle bacağı düzleştirerek geçiremeyince sorunu bir iğne yardımıyla hallettiler. Kendi kendime “bu yükseklikte, bu karda-kışta kramp geçireni de gördüm” dedim.
Yönümüz Ödemiş ve Bozdağ’a dönük ve manzaralı. Hep çıkış olduğu gibi şimdi de hep iniş var. Biraz daha indikten sonra rehberimiz bizi nostalji olsun diye ulusal medyada geniş haber olan ve bundan 3 yıl önce 19 dağcının mahsur kaldığı, iniş güzergahının 50 m. dışında, sağda bir yamaca götürdü. Yamacın 10 m. ötesi uçurum. Ne tesadüf ki mahsur kalan o 19 kişiden 3’ü ile şu anda beraber yürüyormuşuz. Bunu burada kendilerinden öğrendik. Hakikaten korkutucu bir yer. Altımız Bozdağ merkez. Bu 19 kişi yukarıda bahsettiğim olumsuzluklardan etkilenerek rotayı şaşırıyorlar ve burada gündüz saat 14’ten, gece 05’e kadar tam 15 saat mahsur kalıyorlar. İçlerinden tecrübeli olanı bu süre boyunca donmamaları için grubu sürekli olarak hareket halinde tutmuş. Aksi halde donarak ölecekler. İnat edip inişe devam etseler bu kez 10 m ilerideki uçurumdan aşağı kayıp düşerek ölenler olacak. Neyse ki 19 kişinin tamamı Ege Dağcılıktan gelen 5 genç tarafından sabah 05’e doğru kurtarılıyorlar.

Artık kesintisiz inişteyiz. Çok dik inişlerden sonra karın bittiği-biteceği bölgedeyiz. Burada muhtemelen (A) veya (B) grubu tarafından Bozdağı seyrediyor gibi yapılmış kardan adamı görüp fotoğrafını çektim. Karsız bölgeden, patika yollardan, derelerden su içerek geçtikten sonra öncümüz bizi çıkış güzergahından farklı bir yerden bitiş noktasına götürdü. İyiki de öyle yaptı. Mermeroluk denen mesire alanını, burada 600 yaşındaki kestane ağacını gördük. Otobüsümüzün bulunduğu Bozdağ Köyü merkezine ulaştığımızda, bir diğer deyişle etkinliğimiz bittiğinde saatler 16:45’i gösteriyordu.

Köyün meydanı yürüyüşçülerden dolayı çok kalabalıktı. Ana-baba günü gibi derler ya, öyle kalabalık. Sanırım Bozdağ, zirveye tırmanışa ve diğer yerlerden yürüyüşe gelenler sayesinde küçük bir iç turizm merkezi olmuş. Buradan eve eli boş dönmek olur mu? Köy kahvesinde çaylarımızı içerken alışveriş de yaptık. Kestane de vardı. Ama ben patates ve ceviz aldım. Yerli ürün ve doğrudan üreticiye gidiyor. Saat 17:15’te hava henüz aydınlık iken Soma’ya dönüşe geçtik. Neşeli ve uyumlu bir yolculuktan sonra 20:00’da, sabahleyin karanlıkta kalktığımız nokta Beşyol’da idik.
Bozdağ’a ferdi olarak düşünüldüğünde gidilmesi zor. Gidilse dahi ferdi olarak zirveye tırmanış nerdeyse imkansız. Bütün bunları aşarak zirveye tırmanış yapılsa bile, böylesi organizeli bir grubunki kadar keyif vereceğini düşünmüyorum. Bu nedenle emeği geçen; SODOS ve MEVSİM Dağcılığa, yöneticilerine ve gönüllü olarak çalışan üyelerine, bize böylesi güzel ve keyifli bir etkinlik-gün yaşattıkları için samimiyetle teşekkürlerimi bir borç bilirim.

Ahmet DERTSİZ
Harita Mühendisi
(SODOS adına)

 

Ahmet Dertsiz

YORUM YAZIN